170 binin üzerinde nüfusa sahip Basel, ülkenin Zürih ve Cenevre’den sonraki en büyük üçüncü şehri olarak nitelendiriliyor.
Avrupa’nın tam ortasında yer alan şehir, Almanya’nın Freiburg ve Fransa’nın Mulhouse kentine komşu olmasıyla kozmopolit özellikleri bünyesinde barındırıyor.
Basel’de yaşayanların pek çoğu Almanca konuşurken, sınır bölgelerine yakın kesimlerde komşu milletlerden halkların yaşaması nedeniyle Fransızca ve İtalyanca gibi diller de konuşuluyor.
İsviçre’nin kültür sanat başkenti olarak adlandırılan ve renkli yüzü olarak nitelendirilen Basel, tarihi yapı ve mekanları, müze ve galerileri, etkileyici mimari yapısı ve özgün sokaklarıyla da ön plana çıkıyor.
REN NEHRİ, ŞEHRİ ORTADAN İKİYE BÖLÜYOR
Avrupa’da birçok ülkeden geçen Ren Nehri, şehri ortasından Büyük Basel (Grossbasel) ve Küçük Basel (Kleinbasel) olarak ikiye ayırıyor. İki bölgeyi birbirine bağlayan 5 köprü bulunuyor.
Şehrin en önemli sembolü olan nehir, Basel atmosferini ve ruhunu en güzel şekilde yansıtıyor. Ziyaretçiler, şehrin muhteşem manzarasını seyre çıkmak için sandal turu veya nehrin kıyısında yürüyüş yapabiliyor.
Marktplatz Meydanı, yüzyıllardır şehrin ana merkezi olarak biliniyor. Bu meydana girildiğinde göze çarpan ilk şey kırmızı renkli belediye binası. 500 yılı aşkın bir tarihe sahip bina, Marktplatz’daki en eski yapı olarak nitelendiriliyor. Neo-Gotik ve Neo-Rönesans tarzında inşa edilen bina, kırmızı kumtaşı duvarları ve kulesi ile dikkati çekiyor. Kanton Parlamentosu ve Basel-Stadt Kanton Hükümeti toplantılarına ev sahipliği yapan tarihi bina, sadece cumartesi günleri belirli saatlerde ziyaretçilerini ağırlıyor.
Marktplatz, pazar meydanı olarak da tanınıyor. Haftanın bazı günlerinde burada kurulan pazarda, taze sebze ve meyveyle çiçek satışı yapılıyor. Özellikle Noel döneminde kurulan pazarlarıyla dikkati çeken bölge, birçok açık hava festivaline de ev sahipliği yapıyor.
BASEL MANASTIRI ÜCRETSİZ GEZİLİYOR
İsviçre Ulusal Miras listesinde bulunan Basel Manastırı, köklü tarihi ve eşsiz mimarisiyle şehrin en ünlü simge ve turistik yapıları arasında yer alıyor.
1019 yılında inşa edilen manastır, 1356 depreminde yıkılıyor ve Johannes Gmünd tarafından yeniden inşasına başlanan yapı, 15. yüzyılın başlarında mimar Ulrich Ensingen ile tamamlanıyor. Güney kulesi ise 1500 yılında Hans Von Nussdorf tarafından yapılıyor.
Gotik mimari izler taşıyan bir Protestan kilisesi olan yapı, kırmızı kumtaşı duvarları, rengarenk motifli çatı kiremitleriyle dikkati çekiyor. Ren Nehri kıyısında yükselen katedral, şehrin siluetine ihtişamıyla zarafet katıyor. Katedral, görkemli dış yapısı kadar, Erasmus’un mezarına ev sahipliği yapmasıyla da ilgi çekiyor.
Şehre gelen turistler için önemli bir ziyaret noktası olan katedral ücretsiz ziyaret edilebiliyor. Katedralin arka kısmında kalan bahçesi, Ren Nehri’ni panoramik olarak seyretme imkanı sunuyor.
Şehrin simge yapılarından Mittlere Brücke (Mittlere Köprüsü), Ren Nehri’nin tam ortasında konumlanarak nehrin günün her saati huzur aşılayan manzarasını tamamlıyor. 1226 yılında açılan köprü, Konstanz Gölü ile Kuzey Denizi arasındaki en eski geçiş noktalarından biri olarak biliniyor. Elektrikli tramvayın kullanılmaya başlanmasıyla beraber eski köprü, yerini 1905 yılında bugünkü haline bırakıyor.
Tarihi taş köprüyü ziyaret edenler, nehrin kıyısında yer alan restoran ve kafelerde vakit geçirip etkileyici manzaranın keyfini çıkarabiliyor.
SPALENTOR KAPISI ASIRLARDIR İHTİŞAMINI KORUYOR
Basel’in kapısı diye de adlandırılan Spalentor Kapısı, 15. yüzyılda ticari malların Fransa’dan girişi için kullanılan kapı olarak biliniyor. 1400 yılından kalma şehir surları içerisinde ayakta kalan 3 şehir kapısından biri olan görkemli ve etkileyici yapı, asırlardır ihtişamını koruyor.
Zamanla kentin simgesel yapılarından birine dönüşen Spalentor, şehri ziyaret edenlerin ilgi odakları arasında yer alıyor.
Kültür ve sanat açısından yoğunluk oranı çok yüksek bir şehir olan Basel ve yakın çevresinde birçok müze bulunuyor. Sanatseverlerin kentteki uğrak noktalarından biri olan Kunstmuseum Basel (Basel Sanat Müzesi), dünyanın hem en eski modern sanat müzelerinden biri hem de en eski sanat koleksiyonlarına ev sahipliği yapıyor. Tarihi 1661 yılına kadar uzanan müzenin kamusal sanat koleksiyonu içerisinde, geçmişi Orta Çağ’ın sonlarına kadar götürülebilen 300 binden fazla eser yer alıyor.
Mimar Mario Botta tarafından tasarlanan ve 1996’da açılan Tinguely Müzesi, Ren Nehri kıyısında konumlanıyor. İsviçreli ressam ve heykeltıraş Jean Tinguely’nin eserlerine ev sahipliği yapan müze, çağdaş sanatçıların yer aldığı sergiler de gerçekleştiriyor.
Dünya çapında değer gören önemli sanat müzelerinden biri olan ve 1997’de açılan Fondation Beyeler Müzesi, sergilerden atölyelere, koleksiyonlar için turlardan yayınlara kadar birçok alanda faaliyet gösteriyor.
ÜÇ ÜLKEDEN TURİSTİK MEKANALRI GEZME İMKANI SUNUYOR
Coğrafi konumu itibarıyla İsviçre, Fransa ve Almanya’nın kesişim noktasında bulunmasıyla gezginlerin uğrak noktalarından biri olan Basel’i ziyaret edenler, 3 ülkedeki popüler turistik kentleri gezme fırsatı buluyor.
Fransa’nın masalsı kasabası Colmar ile Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi nedeniyle “Avrupa’nın başkenti” olarak anılan Strasbourg, Alsace köyleri, Alsace yöresinin köy yaşantısını yansıtan Ecomusee açık hava müzesi ve Haut-Koenigsbourg Kalesi’ne, Basel’den kolaylıkla ulaşılabiliyor.
Seyahatseverlerin yakın gezi rotaları içerisinde, Türkçesi “Kara Orman” olan Almanya’nın güneybatı ucundaki dağlık ve ormanlık bölge Schwarzwald, yine bu bölgedeki Freiburg’a yarım saat uzaklıkta yer alan dünyanın sayılı tema parklarından Europa Park ve Freiburg da yer alıyor.
Basel Havalimanı olarak bilinen ve bu 3 ülkenin ortak kullandığı EuroAirport Basel-Mulhouse-Freiburg havalimanından söz konusu bölgelere otobüslerle ya da şehir merkezinden trenle gidilebiliyor.
GÜNDEM
23 Aralık 2024SPOR
23 Aralık 2024GÜNDEM
23 Aralık 2024SPOR
23 Aralık 2024SPOR
23 Aralık 2024GÜNDEM
23 Aralık 2024GÜNDEM
23 Aralık 2024